Yer yüzündeki
sular, güneşin sağladığı enerji ile sürekli bir döngü içinde bulunur. İnsanlar,
ihtiyaçları için, suyu bu döngüden alır ve kullandıktan sonra tekrar aynı
döngüye iade ederler. Bu süreç sırasında suya karışan maddeler, suyun fiziksel,
kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek “su kirliliği” olarak
adlandırılan durum ortaya çıkar. Su kirlenmesi, su kaynağının fiziksel,
kimyasal, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde
değişmesi şeklinde olur.
Su kirliliğine neden olan unsurları genel olarak dört ana başlık altında
toplamak mümkündür: Bunlar sırasıyla,
a) Nüfus artışı b) Kentleşme c) Sanayileşme d) Tarımsal mücadele
ilaçları ve kimyasal gübreler.
Su kirliliğinin önemli bir başka nedeni olan evsel atıklarda bulunan “sert
(biyolojik parçalanmaya dayanıklı) deterjan” kalıntılarının doğal su
kaynaklarının kirletilmesinde önemli payı olduğu bilinmektedir. Deniz ve göl
kenarı gibi ortamlara yakın kurulan büyük şehirlerde evsel atıkların fazlalığı
göz önüne alınırsa, kirlenmenin buralarda önemli boyutlarda yaşandığı açıkça
görülebilir.
Su kirliliğini oluşturan diğer etmenlerin başında lağım suları, petrol
atıkları ve nükleer atıklar, kimyasal kirleticiler ve tarımda verimi artırma
amacıyla kullanılan doğal ve yapay maddeler, tarım ilaçları ve radyoaktif
atıklar yer almaktadır. Bu atıklar arıtılmadan su ortamlarına boşaltıldıklarında
ya da bu atıklarla kirlenen topraklardan sulara taşındıkları zaman su
kirliliğine neden olurlar.
Özellikle tarımsal alanlarda üretimi artırmak amacıyla kullanılan kimyasal
gübreler, böceklerle savaşmakta kullanılan bir takım kimyasal zehirler yağmur
suları ile toprak altına geçerek yeraltı sularının kirlenmesine sebep
olabilmektedirler.
Tarımsal alanlarda üretimi artırmak amacıyla kullanılan kimyasal gübreler,
kimyasal zehirler, yağmur suları ile toprak altına geçerek
yeraltı sularının kirlenmesine neden olabilmektedir. Akıntılarla yüzeysel sulara
ve su havzalarına ulaşan bu kimyasal maddeler akarsulardaki canlı hayatının da
sona ermesine sebep olmaktadırlar.
Lağım suları ile kirlenen sularda bakteri ve virüs oranı artarak tifo,
dizanteri, hepatit, kolera ve diğer önemli bulaşıcı hastalıkların bu yolla
yayılımına sebep olmaktadır.
Besinlerin bileşiminde doğal olarak bulunan nikel maddesinin, kirli atıkların
sulara karışması ve bitkiler tarafından alınmasıyla bitki yapısındaki miktarı
önemli derecede artmaktadır. Bu tür bitkilerin tüketilmesiyle fazla miktarda
nikel maddesi vücuda alınmakta ve buna bağlı olarak böbrek yetmezliği, karaciğer
bozukluğu ve bazı kanser türlerinin oluşumuna neden olabilmektedir.
Çeşitli nedenlerle havada yoğun olarak bulunan kurşun oksit havadan su
kaynaklarına ve dolayısı ile besinlere bulaşarak tüketilmeleri sonucu insan
sağlığına zararlı etki gösterebilmektedir. Bu elementin özellikle ağız, yemek
borusu, akciğer, meme, kalınbağırsak gibi önemli kanser türlerinin oluşumunda da
rol oynadığı gösterilmiştir. Eski su dağıtım sistemlerinde kullanılan kurşunun
çocukların sinirsel gelişimini, büyümeyi olumsuz etkilediği ve davranış
bozukluklarına yol açtığı gösterilmiştir.
Su kirliliği, küresel olarak büyük bir sorun olduğu gibi, birçok ölüm ve salgın hastalık olaylarının nedeni olarak görülmektedir. Günde 14,000 insan doğrudan veya dolaylı olarak su kirliliğinin neden olduğu hastalıklar sonucunda yaşamını yitirmektedir.Buna ek olarak gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde görülen akut sorunların yanında, bu kirliliğin azaltılması için çalışmalar yapılmaktadır.
Su kirliliği, göl, nehir, okyanus, deniz ve yeraltı suları gibi su barındıran havzalarda görülen kirliliğe verilen genel addır. Her çeşit su kirliliği, kirliliğin bulunduğu havzanın çevresinde veya içinde yaşayan tüm canlılara zarar verdiği gibi, çeşitli türlerin ve biyolojik toplulukların yok olmasına ortam hazırlar.
Su kirliliği, içinde zararlı bileşenler barındıran atık suların, yeterli arıtım işleminden geçirilmeksizin havzalara boşaltılmasıyla meydana gelir. Bugün dünyada yüzde olarak en çok kirli su havzasına sahip olan ülke Amerika Birleşik Devletleri'dir. Son zamanlarda yapılan ulusal bir araştırmada bu ülkedeki nehir havzalarının yüzde kırk beşi, göl havzalarının yüzde kırk yedisi, liman ve haliçlerin yüzde otuz ikisi kirlenmiş durumdadır.
Su kirliliği kavramı, genel olarak insanların neden olduğu etkenlerden dolayı oluşan kirliliği tanımlamak için kullanılır. Ancak kimi zamanlarda bazı canlı türlerindeki bozulan dengeler sonucunda da diğer canlılarca su kirliliği oluşabilmektedir. Doğal yoldan oluşan su kirliliğinin nedenleri arasında yanardağlar, aşırı alg üremesi, rüzgarlar ve depremler yer almaktadır. Bunların dışında su kirliliği sınıflandırmalarında farklı ölçütler ve farklı kirlilik çeşitleri bulunmaktadır.